Mickey’in Müzik Festivali

Oğlumun ilk gösterisi. Başından sonuna izledi, araya çıktık “gidelim mi oğlum, sıkıldın mı” dedim, sıkılmamış. O kadar tepkisiz izledi ki sevdi mi anlayamadım. Meğerse büyülenmiş bebeğim. Akşama kadar anlattı, durdu. Ertesi sabah uyandığında “biz mickey’ye gittik, ama arka sıradaydık” dedi.. Zannedersin loca tecrübesi var da beğenmedi, doğuştan küçük burjuvam.

Bizim ilk gösterimize vesile olan PERİAYDA‘ya çok teşekkür ederiz.

Haftasonu İncileri:

Anne: Eren, her seyi yerlere atma artik (kizgin)
Eren: Dogru soyledin evlat
Anne gulmeye baslar..
Eren: Simdi mutlu musun?
Anne: Evet, sen mutlu musun?
Eren: Evet

Ama hala yerlere biseyler atma konusu cozemedik…

Şahane geçen hafta sonlarının, pazartesi sendromu daha ağır mı geçiyor ne?

Blogger Anneler, Blogger Babalar

Ben geçen yıl son buluşmaya, bu yıl ilk buluşmaya katıldım. Her biri birbirinden değerli anneler, blog tutarak deneyimlerini paylaşıyorlar ya değerini bizzat kendim deneyimlemiştim zamanında. Oğlum bir yaşındayken internete girip bir şey araştırırken karşılaştım blogger annelerle, çok şaşırdım, çok sevindim, o ana kadar kendimi yeryüzünde doğuran tek kadın sanıyor olabilirim, öyle deli bir yalnızlık. Sonra Nurturia‘yı, sonra da bu blogun da yazarı anneleri tanıdım.

Bu organizasyonlar çok zevkli geçiyor benim adıma. Pozitif enerjileriyle neşe katıyorlar hayata bu anneler, ufak bir mola almamızı sağlıyorlar belki de.

Bu sefer organizasyonun ev sahibi Taksim Martı Oteli‘ydi. Son derece şık salonda, lezzetli ikramlar eşliğinde sohbet etme fırsatı bulduk. Hatta bir ara toplantımızı deneyimli anneler bastı, tatlı bir sürpriz yaptılar. Deneyimli anneler, 13.10.2012’de İstanbul Anadolu Yakası Optimum Alışveriş merkezinde saat 15:00 buluşuyor müsait olan tüm anneleri de bekliyorlar.

Bu bloggerannebaba buluşmasının bir teması yoktu, katılımcılar kendilerini tanıttılar ve ilgili oldukları organizasyonlardan bahsedildi. Benim en çok ilgimi çekenler:

Biraz şifreli gibi oldu ama idare edin 🙂 Önümüzdeki ay da kaçmaz diyorum kendi adıma.

Bir annenin Haliç Kongre Merkezi ile imtihanı

Bir anne Haliç Kongre Merkezine gitse,gör başına neler gelir

Anne olduktan sonra festivaldi,operaydı, sinemaydı uzuun bir süre ara veriliyor,en azından ben öyle yaptım.

2 sene nonstop emzirip sonrasında da birbirimize bağımlı hale geldiğimizden pek beceremedim.

Geçen sene şeytanın bacağını kırıp Zaide’yi Topkapı Sarayında dinlemek/izlemek nasip olmuştu.

Bu seneki bir atımlık barutumu da Don Giovanni Haliç Kongre Merkezine ayırdım.

Her operasever gibi evden çıkmadan mantımı,oğlumun tepsisini,banyo ve uyku için odaları hazırlayıp çıktım.

Uykulukçular civarı mahşer kalabalığını her vücudumuzu keşfedelim okuru gibi çözemedim.

Meğer ben oğlumla beynin vücutla mesaj alışverişini okurken Tarkan konseri var diye inliyormuş ortalık,günlük gazete okumadığım için bilemedim.

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Prof.Rengim Gökmen açılış konuşmasında Uluslararası İstanbul Opera Festivali’nin bir İstanbul kenti projesi olduğundan bahsetti.

Haliç Kongre Merkezine özel şöförü ile mi gidiyor bilmiyorum ama şöförü olmayıp da kendi park etmek durumunda olanlar için de ben dev hizmet vereyim.Efendim Kongre Merkezine Giriş/Otopark v.s. görürüz diye hiç bakınmayın.Soldan altgeçitten giderseniz-ki bana tarif edilen o idi- bambaşka alemlere akarsınız.Siz,siz olun Uykulukçu Vassaf Usta’nın yapmayı akıl ettiği oku takip edin ki otopark girişini kaçırmayın.

Yine Rengim Bey festivalin ana temasının,her zaman tarihi mekanlarda Türk ve doğu temalı operalarla ve ırk,dil,din ayrımı tanımayan bir müzik ve sahne diliyle İstanbul’dan dünyaya seslenmek olduğunu da ekledi.

Diğerlerini bilmem ama dil ayrımı tanınmadığı kesin,önümdeki yabancı hanımın A blok ne tarafta sorusunu tanıyabilen eleman çıkmadı netekim:)..Evet ayrım yapılmadı,türkçe bilenlere de aynı şekilde hangi blok ne tarafta,otopark ödeme noktası,oturma düzeneği ile ilgili bilgi ayrım yapmamak adına herhalde verilmedi.

Bilet üzerinde 21.00 olan başlangıç saatini 15 dakika geçtiğinde gelenler el yordamı ve birbirlerine sorarak bulmaya çalışıyorlardı.Çıkışta ise ödenmiş park kağıtlarını parkomata yerleştirmeden ödediniz mi diye soran 2 eleman konuşlanmıştı,tabii bu muhabbet bayağı bir yığılmaya neden oldu ama neticede evet bütünleşmiş olduk belki bu sayede tüm ırk,dil,dinler.

Yaşasın klakson kardeşliği:))

RA’nın portfolyo sunumu ve bize öğrettikleri

Bu sene anaokulunda 2.senemizi idrak ettik.Anaokulumuzu seçerken kriterlerimizden biri de gösteri olmaması idi.Çocukların; anaokulların aldıkları paraları hakettiklerini kanıtlama yarışına dönüşen,çocukları geren,anne-babayı yapabilecek mi ağlayacak mı, yanıma mı koşacak, arkadaşı ağlarsa tepkisi ne olacak gerginliğinden uzak olmaları gerektiğini düşünüyorum.

Bizim anaokulumuzda portfolyo sunumunda çocuk anne ve babasına sadece kendisinin ve öğretmenlerinin olduğu bir ortamda(kendi sınıfında) sınıfını,yaptıklarını,öğrendiklerini anlatıyor/gösteriyor.

Rüzgar da biz de çok keyif alıyoruz,stres yok güle oynaya şaşıra sunumu başarıyla tamamladığını gösteren belgeyi ve faaliyet çantasını alıp alemlere akıyoruz çekirdek aile:)

Her sene gösteri telaşesi yüzünden; ağlayan,gerilen çocuklar,strese giren aileler duyuyorum yakın çevremde.

Neden acaba bu denli kanıtlama endişesi taşır okullar hele çocuklar bu kadar küçükken?Bazı anaokullarda okuma yazma öğretildiğini de yine şaşırarak öğrendim 3 yaş çocuğuna.

Nedir bu telaş?Nedir bu acele?Çocuk daha kakasını tuvalete yapamazken kaka yazmayı öğrenmiş mesela,güler misin ağlar mısın:)

Okuma yazma öğreten anaokullarının kaçta kaçının duman dedektörü vardır acaba?Yada sprinkler sistemi?Acil durum çıkışı?

Bunların yokluğu olmasın bu kadar çok insanın Türkiye’den acil durum çıkışı arama sebebi?

Çocuklarımızın doya doya çocukluklarını yaşadıkları,sgk’nın ihtiyaç sahibi olan mps hastalarının ilaç masraflarını ödemeyi kesmediği,oyun haklarını gönüllerince yaşayabildikleri günleri babaanne olmadan görebilmek dileğiyle öksürüksüz,esintili bir yaz diliyorum herkese…

Piknik(Pisnik) Zamanı, Mini Pizza Zamanı

RA’nın anaokulunda yarın piknik var.Oğlumun özel talebi üzerine mini pizza yaptım ilk defa.Yarına sepeti,örtüsü,şapkası,kağıt tabağı,bardağı,sütü derken bana telaşesi düştü.

Kuzularımızın hep neşeli telaşelerine maruz kalalım der,allahın koruması üzerlerine olsun temennim ile tarifimize geçerim;

Kuzularımızın hep neşeli telaşelerine maruz kalalım der,allahın koruması üzerlerine olsun temennim ile tarifimize geçerim;

Öncelikle yarım paket yaş mayayı(ben pakmaya kullanıyorum) az ılık suda eritip yarım çay bardağından az z.yağı ve bir yumurta akını ekleyip karıştıralım.Bir yemek kaşaığından az toz şeker(ben boğazlıyan kullanıyorum) ve çok az tuz ve un (3-4  su bardağı)ile meşhur kulak memesini tutturalım.20-25 dk. mayalanmasını bekleyip,açıp çay bardağı ile düzgün şekilli çıkarıp üzerine önce rendeleyip sos haline getirdiğimiz domatesi ve  dilediğimiz malzemeyi(ben beyaz peynir/kaşar/domates/sivri/kırmızı biber/siyah-yeşil zeytin/maydonoz/dereotu kullandım) ilave edelim.

Kenarlarına yumurta sarısı,susam ve çörek otu sürüp 180 derecede 20-25 dakika pişirelim.

 

Bir de kuzuları oyun gruplarına yada anaokuluna gönderiyorsak yangın ile ilgili aldıkları önlemleri bizzat kontrol edelim derim naçizane.Duman dedektörleri,sprinkler sistemleri,yangın söndürücüleri(tüplerin basınç kontrolleri),yangın tatbikatları,yangın battaniyeleri,acil çıkışlar v.s. v.s..Doha’daki avm yangınında kayıplar içimizi çok acıttı.

İnsan sormadan edemiyor;acaba kürtaj,sezeryan ile bu kadar yakinen ilgili sorumlular bizdeki anaokulları,oyun gruplarındaki güvenlik önlemlerini ne derece sıkı tutuyorlar?

Korkak Kahraman

14 Şubat Dünya Kitap Değiş Tokuş Gününde Düşevindeydik Rüzgar Ali ile.

Artık sıkıldığı Winnie kitabını Derin’e verip ondan Korkak Kahraman’ı aldık.Eve dönüp kendimizce ana-oğul sevgililer gününü de kutladık üstüne ve akşam banyosundan sonra yatağa uzandığında yeni kitabını okumamı istedi.
Armadillo Arni’nin korkuları, onun korkularına gülen arkadaşları ve kendini kanıtlamaya çalışan Arni’nin korkularını yenmeye çalışırken başından geçenler gayet eğlenceli bir dille yazılmış.
Kitap bitip,RA uyuyunca düşündüm de her anne aslında bir kahraman.Korkak,heyecanlı,çekingen bile olsa aslında konu çocuğu olduğunda kahramanlaşıyor.
Fare fobimi Rüzgar’a da geçirmemek için adını yanımda andırmadığım hayvanın belgesellerini izledim onunla,kendi istifra ettiğim alanı temizleyemezken o çıkarttığında hiç de iğrenmediğimi,kakasını benim dışımda sadece babasının (o da kıvamı,miktarı hakkında detaylı bilgi verebildiği için)temizlemesine izin vermem v.s. aslında hiç eski benlik işler değiller.
İşe daha uzun duş yapabilmek için 200 ile giden ben,şimdi emekliler gibi 90 a ayarladığım hız sınırımla tın tın gider olmuşum.
Çocuklarının sağlığından sonra anneleri en çok korkutansa kendi sağlıklarını kaybetmek muhakkak ve tabii bu da yine kuzu için.
Sesim kısıkken farkettim ki varlığımda dahi,oğluşun 21 kere aynı şeyi sormasına benden başka aynı ses tonuyla aynı yanıtı verecek başka biri yok.
Anaokulu yemek listesini ezberleyip ona göre menü üretmek,müzik arabası yaptığı balonların sapları canını acıtmasın diye yara bantları ile kaplamak.
Bu liste uzaar gider.
Kimse kuzusunu bir başkasına emanet etmek durumunda kalmasın diyerek,Gamze Akbaş ve diğer ihtiyaç sahiplerine duyarsız kalmayalım demek istiyorum naçizane.

Noel Baba’dan dileği olan var mı?

Alman Lisesi’nin geleneksel Noel kermesine götürmeyi planlamıştım RA’yı, bir önceki hafta.
İlk kez Beyoğlu’na çıkan Rüzgar’ın ilk tespiti yılbaşı ışıkları üzerindeki güreş mayolu aslan ve tünel karşısındaki direğe asılmış sarı balonlar oldu, gözü yükseklerde oğlumun:)
Keskin soğukta güvenlik sırasını bekleyip önce Bratwurst ile tanıştırdık RA’yı sonra alışveriş (Noel kurabiyesi, ağaç dalına çizilmiş Noel baba yüzü v.s) yaptık.
Çocuk programı denilen bölümde çocukların annesiz alındıklarını öğrenince nasıl olsa durmaz deyip uzaklaştım.
Küçüklerin yanına hostes abla verilip elişi yaptıkları bu bölüm oğlumun en dikkatine mazhar olan yeri oldu etkinliğin.
Yakasına isim ve annenin telefon numarası yazılıp eline yapacağı elişlerini dolduracağı kağıt torbası ile Duygu ablası ile tanıştı.
Almanca bilip bilmediğini sordular bana, ben hayır o evet dedik aynı anda.
”Gute Nacht”, Schlaf Schön”,”Oma” biliyorum dedi:)
Sanırım Almanca bilmeyenlerin alınmayacağını düşündü.
İçeri alınırken 15.00′e kadar dışarı çıkmayacağını bilsem zaten sokmazdım.
Uykusu, tuvaleti gelebilir, karnı acıkır, beni arar diye endişelendim ama zaten ağlarsa aranır ve çocuğunuzu alırsınız dedi Alman disiplini.
Beyoğlu ayazında böylece eşimle Glühwein(sıcak şarap) içtik 3 yıl sonra ilk defa ve Waffel, filtre kahve üstüne.
Arada Rüzgar Ali’den çok daha büyük ve ağlayarak çıkan çocuk görüp bir kaç hamle daha yaptım evladımı geri alabilmek için ama ne mümkün.
Eski şirket arkadaşlarımla karşılaşıp her biri RA’yı sordukça içim içimi yedi, kendime bütün bildiğim Almanca küfürleri ettim.
Alman dakikliği ile tam 15.00 te kapı açıldı ve bir kaç ebeveyn alacağız ilk önce dendi.
Tabii ilk giren anne bendim içeri.
Çocuklar ellerinde yaptıkları elişleri dolu torbalarla oturmuş ailelerini bekliyorlardı.
Benim oğlum da gözleri parlayarak bana el salladı.
Elele tutuşup diğer kapıdan çıktık.
Değil ağlamak çok eğlenmiş, waffel’a bayılmış. Bir daha ne zaman geleceğiz diye soruyor.
Burası oyun yeri değil aslında okulmuş, ben artık buraya gideyim diyor.
Evde baba ve yardımcı varken duşa girmem sorun olurken oğlum beni bırakıp yeni tanıştığı abla ile yabancı bir ortamda 2,5 saat oynuyor ve bir daha ne zaman geleceğimizi soruyor.
Noel Baba’ya çizmemi bıraksaydım içine böyle bir 2,5 saat dilerdim ben.
Kimse enseyi karartmasın diye yazdım,gün gelecek ve tuvalete girmesi olay olan tüm anneler sıcak kahve içebilecekler hem de vicdan yapmadan.
Henüz erken ama mutlu Noel’ler…

Landora

Kahvaltıya davet eden arkadaşlarla sohbet esnasında haberim oldu Landro’dan.
Hamilelikle birlikte okuduğum haberlerin aşırı etkisinde kalmamla azalan gazete okuma alışkanlığım RA’nın tüm zamanımı alması ile sıfırlandı gibi bir şey.
RA’nın mickey’nin evine gitme isteğini anlattığımda arkadaşımız İstanbul’da Eurodisney’in tasarımcısı Valerio Mazzoli tarafından hayata geçirilen Landora Bayrampaşa’dan bahsetti.
Onun oğlu artık 17 yaşında olduğu için gazete de okuyor, fotoğraf da çekiyor, masa tenisi de oynuyor… Hayat ona hayat:)
20 m2′lik salonlarında RA’yı eylemek pek kolay olmadı tabii. Mandalina ile beslendi tüm gün ve dönüş yolunda uyuduğu için herhalde hayatında 3 ya da 4.defa yıkanmadan uykuya geçti.
Bir önceki günün az hareketini eğlence parkında dengeleriz belki deyip yola çıktık. Şimdilik sadece kapalı alanın ziyaret edilebildiği park 12.00 den önce kapılarını açmıyor.
Sınırsız kullanım hakkı tanıyan bileklikten edindik,20 tl ye.
Sadece atlıkarınca, komik tekne, arabalar v.b. binebildi Rüzgar, tematik parkın teması olan doğaya zarar verenlerle koruyanlar arasındaki mücadeleyi herhalde yaza doğru görebileceğiz üstü açık alan ile birlikte. 3 yaş altı yada 100 cm altında çocukları bindirmiyorlar.
Çocuğa refakatçi olarak tüm oyuncaklara binebilen ebeveynler neden sergi bölümüne (İngiliz Cabaret Mechanical Theatre’ın 40 hareketli makineden oluşan sergisi) çocuk ile beraber giremiyorlar çözemedim.
Camekanların altındaki düğmeye basıp hareket ettirmesine izin de veriliyor çocukların bu bölümde.
Sonuç olarak oğlum memnun ben yorgun boğaz yolunu tuttuk.